Ekonominin Yapısı ve Yapısal Reformlar - II: Ekonominin alt yapısında oluşabilecek sorunlar ve sonuçları
Geçen yazımda ekonomide yapısal reformların gerektiği konusunda bir ortak kanaat oluştuğu fakat bu reformların içeriği ve kapsamı konusunda yapılan teklif ve tartışmaların herkesin kabul ettiği bir çerçevede yapılmadığına dikkati çekmiştim.
Bu noktadan hareketle, yapısal reformların ne olmasına karar verebilmek için ekonominin yapısı hakkında temel bir çerçeve çizmenin gerektiğini vurgulamıştım. Bir başka deyişle reformları tartışabileceğimiz bir araca ihtiyacımız olduğunu belirtmiştim.
Bu amaçla ekonominin yapısını alt yapı (yöneten yapı) ve üst yapı (yönlendiren yapı) olarak iki temel parçaya ayırmış ve bu parçaların içerisinde bulunan temel unsurları tanımlamıştım. Şimdi ekonominin alt yapısına odaklanıp bu yapıda ne gibi problemler olabilir sorusuna cevap arayacağım.
Daha önce de anlattığımız gibi ekonominin alt yapısının üç ana unsuru var:
⇒ Kanunlar, kurallar ve ekonomik faaliyetlerde geçerli tüm mevzuat
⇒ Ekonominin işlemesi için gerekli tüm kurumlar
⇒ Uygulama pratikleri olarak tanımladığımız kurumların kuralları uygularken kullandıkları metotlar ve teknikler
Eğer ekonominin alt yapısıyla ilişkili bir reform ihtiyacı varsa bu üç ana unsurun bünyesinde birtakım problemler var demektir. Aslında bunu şu şekilde ifade etmek daha doğru olur: alt yapıyı oluşturan birimlerde önemli sorunlar varsa bunları giderecek yapısal reformlara ihtiyaç vardır. Peki, bu üç ana unsurun bünyesinde ne gibi problemler yaşayabiliriz? Bu soruya aşağıdaki şekil vasıtası ile cevap verebiliriz.
Şekilde görüldüğü gibi kurumsal alt yapıda ciddi sorunlar olabilir. Bu sorunlar ekonomide önemli tahribat yapabilirler. Bu tahribatı üç ana başlıkta ele alabiliriz:
A) Ekonomik aktörlerin davranış ve organizasyonlarında kalıcı hasar
Ekonominin yapısında oluşabilecek problemler kaçınılmaz bir şekilde ekonomik faaliyetleri ve ekonomik aktörleri (firmalar, hane halkları, çeşitli kurum ve kuruluşlar) etkiler. Bunun sonucu olarak ekonomik aktörlerin davranışlarında ve organizasyonlarında kalıcı hasar olarak niteleyeceğimiz etkisi uzun vadeye yayılan değişikliklere sebep olur. Bir atasözümüzü hatırlatarak bu konuyu sanırım daha iyi anlayabiliriz.
Malum at sahibine göre kişner derler. Ekonomini alt yapısı ve ekonomik aktörler arasındaki ilişki de bir bakıma böyledir. Ekonomik aktörler de kendilerini yöneten bu alt yapıya göre organize olurlar, bir başka deyişle bu yöneten yapıya uyum sağlarlar. Dolayısı ile alt yapıda oluşabilecek problemler ekonomik aktörlerin organizasyonlarını ve davranışlarını çok ciddi bir şekilde etkiler. Bunun için birkaç örnek verebiliriz:
⇒ Eğer yanlı uygulamalar varsa ve uygulamalar esnasında çeşitli yolsuzluklar sistematik bir şekilde bulunuyorsa, bu tip uygulamaları avantaja çevirmeye çalışan kişiler ve kurumlar öne çıkarlar. Firmalar kendilerine bu avantalı ilişkileri sağlayacak kişileri istihdam etmeye çalışırlar. Yolsuzlukları meşrulaştırmak (bir anlamda kılıfına uydurmak) için bazı mekanizmalar icat edilebilir ya da bazı meşru araçlar yozlaştırılarak kullanılır. Tüm bunların sonunda kötü paranın iyi parayı piyasadan kovduğu gibi ahlaklı, meziyetli ve ehil firma ve kurumlar uzun vadede tasfiye olurlar. Bu şekilde ortaya çıkan hasarların onarılması çok güçtür ve çok zaman alır.
⇒ Kurumlarımız etkin bir şekilde çalışmadığı zamanda ekonomide hastalıklı yapılar ortaya çıkar. Mesela, rekabet kurumu iyi çalışmaz ise ileride tasfiyesi çok zor olabilecek tekelci yapılar ortaya çıkabilir.
B) Ulusal ve uluslararası itibarsızlık
Alt yapıda olan problemler ekonomiyi yöneten yapının itibarını zaman içinde hem yurt içinde hem de yurt dışında zedeler. Özellikle, evrensel normlara uymayan ekonomik alt yapıların uluslararası itibarı büyük yara alır. Evrensel normlarla uyumsuzluk uzun süreli ve ciddi boyutlarda olduğu durumlarda ise uluslararası sistem bu tip ekonomileri dışlar.
İtibarsızlık esas itibarı ile ekonomide güveni sarstığı için çok ciddi sonuçlar doğurur. Güvenin düşük olduğu toplumlarda ekonomik faaliyetler düşük hacimde oluşur. Buna ilaveten itibarsızlık çok önemli sonuçlar doğurabilir. Bunlardan bazılarına aşağıdaki örnekleri verebiliriz
⇒ Ekonomiyi yöneten alt yapının uluslararası itibarının olmadığı durumda ülkenin risk primleri artar, dolaysı ile faizler artar, ayrıca yerli ve yabancı yatırımcılar yönetimine güven duymadıkları bir ekonomiye yatırım yapmaktan kaçınırlar.
⇒ Ekonomiye ait verileri yayımlayan kurumlar itibarlarını kaybederse, ekonomik aktörlerin yatırım ve istihdam ve fiyatlandırma gibi önemli kararlar sağlıklı olmayan bir şekilde alınır. Bu kararlarda da artan risk primlerinin etkisi gözlenir
⇒ Finans sistemini yöneten kurumlar ve onların uygulamalarına yönelik güvensizlik, mali kaynakların rasyonel biçimde çalışmasının önüne geçebilir. Mesela, insanlar tasarruflarını sistem dışına çıkarabilirler.
⇒ Ekonomik alt yapı uluslararası itibar kaybettiği durumlarda ülkenin mallarına karşı yurtdışında çekingen davranışlar ortaya çıkar. Bu malların kaliteleri, nitelikleri ve üretim ortamları konularında şüpheler oluşur. Bu şüpheler en azından malların fiyatlarını düşürürr ve ülkenin uluslararası rekabet gücünü azaltır.
A) İlave Maliyetler
Yukarıda bahsettiğimiz hususlar şüphesiz önemli maliyetler doğurabilir. Bunların yanı sıra ekonominin alt yapısında olan problemlerin başka maliyetleri olabilir. Mesela:
⇒ Sistem içinde ihtilaflar artabilir. Bunların getirdiği para ve zaman kaybı (mesela hukuki süreçlerde oluşan maliyetler, bunların getirdiği gecikmeler)
⇒ Bilgi eksiklikleri ve ileri yönelik endişeler yatırım, istihdam ve üretim kararlarını etkiler. Bu da ekonominin verimliliğini ve üretkenliğini azaltır. Tam kapasite çalışmayan tesislerde ortaya çıkan âtıl kapasitelerin önemli maliyetleri vardır.
⇒ Tesislerin ve teknolojilerin zamanında güncellenmemesi sonucunda iş gücü verimliliğinde daha yüksek teknoloji kullanan rakiplere göre düşüklük yaşanır. Bu da uluslararası rekabet açısından ücretler üzerinde baskı yaratır.
SONUÇ
Ekonominin alt yapısında oluşabilecek problemlerin önemli maliyetleri olacağını gördük. Tüm bu maliyetler esasen kaynak israfından başka bir şey değildir. Sorunlar devam ettiği sürece israf edilen kaynaklar katlanarak artarlar. Sonuçta öyle bir noktaya gelinir ki bu maliyetler artık taşınamazlar. Maalesef, bu tip problemleri yaşayan ülkelerin genelde yapısal reformları bu noktaya gelmeden yapmadıkları veya yapamadıkları defalarca görülmüştür.
Video Anlatım
Podcast
Yorumlar
Yorum Gönder