Mali Eylem Görev Gücü - Financial Action Task Force ve Türkiye'nin Gri Listeye Alınması

Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force - FATF) dün yaptığı genel kurul toplantısının ardından Türkiye'nin "Gri" listeye alındığını açıkladı.  Bu önemli sonuçlar doğuracak bir karardır.  Aşağıda anlattığım gibi kuruluşundan bu yana içinde yer aldığımız, tüm metot ve ilklerinde katkımız ve onayımız bulunan bu kurum tarafından bu tip bir muameleye maruz kalmak kolay kabul edilecek bir şey değildir.

Bu kararın ardından kamuoyunda bu pek fazla bilinmeyen örgüt hakkında bir takım sorular sorulmaya başlandı.  Burada bu örgüt hakkında bazı temel bilgileri vermeye çalışacağım ayrıca bu kararın muhtemel sonuçlarına değineceğim. Bu örgüt hakkında çok daha detaylı bilgiyi benim Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan "Küresel Ekonomi Düzeni, Kurumlar ve Kurallar" isimli kitabımda bulabilirsiniz.  

Bu arada FATF kararının sürpriz olmadığını, kitabımda da bahsettiğim gibi  2019'dan bu yana Türkiye'nin bu konuda ikaz edildiğini de belirtelim.   

Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force – FATF) - Kuruluşu


Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force – FATF) finans sistemini düzenleyen en önemli ve en etkin kurullardan birisidir. FATF mali sistemin suçlular ve suç örgütleri tarafından istismar edilmesini önlemek için kurulmuş ve tüm faaliyetlerini bu konuya odaklamıştır.

Mali Eylem Görev Gücü genelde İngilizce isminin kısaltması FATF olarak anılmakta bazen de Fransızca isminin (Groupe d’action financière-GAFI) kısaltması da eklenerek FATF-GAFI olarak da tanımlanmaktadır.

FATF 1989 yılında Paris’te yapılan G-7 zirvesinde alınan kararla kurulmuş ve hemen akabinde 1990 yılında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu tüm OECD üyeleri FATF'e katılmıştır.  Dolayısı ile Türkiye bu örgüte kuruluş aşamasında katılan en kıdemli üyelerden biridir. 

FATF Amaçları


FATF ilk başta kara para ile mücadele (Anti-Money Laundering – AML)  için kurulmuş fakat daha sonra 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’da meydana gelen terör olaylarının ardından görev alanı terörizmin finansmanını da (Combatting Financing of Terrorism - CFT) kapsayacak şekilde genişletilmiştir.  Bu iki görev kısaca AML-CFT olarak anılmaktadır.

FATF amacı gereği özellikle aşağıdaki konulara odaklanmaktadır:

Narkotik ticareti
Kaçak silah ticareti
İnsan kaçakçılığı
Organize suç örgütleri
Rüşvet, irtikap ve çeşitli yolsuzluklar
Terörist faaliyetler

Yukarıda bahsedilen gayrimeşru faaliyetlerin hepsi genelde bir noktada finans sistemi ile ilişkiye girmek zorundadırlar. Bu ilişkiyi de genellikle legal görünümlü̈ faaliyetler ve kurumlar yolu ile yürütürler. Faaliyetlerini tamamen nakit esaslı yapsalar dahi ihtiyaç olan nakdi temin etmek için mali sistemi kullanmak mecburiyetinde kalırlar. Dolayısı ile finans sistemi hem bu tip faaliyetleri önlemek hem de suçluları tespit etmek için çok önemli bir araçtır.

FATF Metot ve İlkeleri


FATF’ın 49 adet ana ilkesi bulunmaktadır. Bunların kırk adeti kara paranın aklanmasını, dokuzu da terörizmin finansmanını ve kitlesel imha silahlarının yayılmasını önlemeyi amaçlamaktadır. Bu ilkelerle beraber FATF ülkelerden aşağıdaki şartlara uymalarını bekler:

Kara parayla mücadele ve terörizmin finansmanının önlenmesi ve kitlesel imha silahlarının yayılmasına ilişkin uluslararası anlaşmaları imzalamak ve uygulamayı taahhüt etmek

Kara para aklanması ve terör faaliyetlerini finanse etmeyi suç sayarak ceza kanuna koymak.  Böylece, bu konuların kolluk kuvvetleri ve savcıların görev ve sorumluluk alanları içine almak

Mali sistemi denetlemek ile görevli kurumların (örneğin BDDK ve SPK gibi kurumların) kendi görev alanlarında FATF ilkelerini uygulamalarını sağlamak

Kara para ve terörizm finansmanı konularında ihtisaslaşan mali istihbarat biriminin (financial intelligence unit) kurulması ve bu kurumun diğer ülkelerde aynı amaçla kurulmuş kurumlarla iş birliği içerisinde bilgi paylaşımında bulunması, ortak hareket etmesi

FATF ülkelerin yukarıda bahsedilen ilke ve şartlara uyup uymadığı aşağıda bahsedilen iki araçla yapar:

Milli Risk Değerlendirmesi (National Risk Assessment –NRA). Bu bir ülkenin kendi yaptığı çalışmadır. Amaç riskli alanları ve risk derecelerini anlamak ve genel FATF ilkelerinin tatbikatındaki sorunlu alanları tespit etmektir.

Ortak Değerlendirme (Mutual Evaluation). Bu değerlendirme FATF Sekretaryası tarafından atanmış yabancı uzmanlarla birlikte yapılan değerlendirmedir. Bu değerlendirme Ortak Değerlendirme Raporu – Mutual Evaluation Report (MER) adı ile bir rapor haline getirilir ve FATF Genel Kurulu’na (FATF Plenary) sunulur ve görüşülür. Genel Kurul tarafından kabulünü müteakip yayımlanır. FATF’in bir ülkeye karşı resmi tutumu bu raporunun sonuçlarına bağlıdır.

Bu iki araca ilaveten Dünya Bankası ve IMF’nin ortaklaşa yürüttüğü Financial Sector Assessment Program (FSAP) denilen Mali Sistemi Değerlendirme Programı çerçevesinde yapılan çalışmalar da FATF ilkelerine uyumluluğun değerlendirildiği bir başka çalışmadır. FSAP programı bir ülkenin mali sisteminin tüm bileşenleri etkinlik, verimlilik ve risk açısından analiz eden ve sistemin sağlıklı büyümesi için tavsiyelerde bulunan çok kapsamlı bir çalışmadır. Bu çalışma içerisinde genellikle FATF metodolojisi kullanılarak kara para aklama ve terörizmin finansmanını önleme (AML/CFT) değerlendirmesi yapılan bir bölüm bulunur.

FATF ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığı konusunda yapılan denetimler özellikle yüksek risk olarak tanımlanan bazı sektörlerde yoğunlaşır.  Bunlar:

Gayrimenkul alım satımı, 
Kıymetli taşlar ve mücevherat, 
Talih oyunları, 
Eğlence ve profesyonel sportif faaliyetler
Para havale sistemleri (wire transfer) – özellikle terörün finansmanını önlemek için
    Kâr amacı gütmeyen (not for profit), örneğin vakıf tarzı kurumların terörizmin finansmanında kullanılmasını önlemek 


FATF ve Türkiye


Yukarıda da belirtildiği gibi Türkiye FATF’e kuruluş aşamasında katılmış. Uzun yıllardır yönetiminde temsil edilmiş bir ülkedir.  Türkiye FATF’ın tüm ilke ve metotlarını yapan komisyonlarda temsil ve söz hakkı olmuş ve bu çalışmalara önemli katkılarda bulunmuştur. Dolayısı ile FATF ilke ve kurallarında Türkiye’nin dahli ve daha da önemlisi oluru vardır. 

Türkiye Mali Suçları Araştırma Kurulunu (MASAK) FATF ilkeleri dahilinde kurmuş, uluslararası anlaşmaları onaylamıştır. BDDK ve SPK gibi denetleme ve düzenleme kurullarının çıkardıkları mevzuatta da FATF ilkeleri gözetilmiştir. 

Türkiye dün açıklanan raporla birlikte beş kez FATF ortak değerlendirilmesine tabi olmuştur.  Bunun yanı sıra Dünya Bankası ve IMF tarafından da iki kez FSAP programı çerçevesinde de FATF ilkeleriyle uyumu gözden geçirilmiştir.

Aralık 2019’da yapılan değerlendirmede Türkiye’nin FATF ilkeleri ile uyumu ciddi bir biçimde sorgulanmıştır bir anlamda Türkiye “gri listeye” alınmadan uyarılmıştır. Benim “Küresel Ekonomi Düzeni Kurumlar ve Kurallar” kitabımda 2019 raporunun özetini bulabilirsiniz. Ayrıca, bu raporun tamamına FATF sitesinden ulaşabilirsiniz.

Dün FATF genel kurulunun ardından yapılan açıklama ile de Türkiye gri listeye konmuştur.  Yapılan açıklamada, özellikle şu sektörlerde FATF rejimi ile önemli uyumsuzluklar bulunduğu belirtilmiştir (bkz. https://youtu.be/Uu3htQ4_h18 )

Altın ve kıymetli taşlar
Gayrimenkul sektörü
Bankacılık
Yolsuzluğun takip ve denetimi
Kâr amacı gütmeyen organizasyonların faaliyetleri
Birleşmiş Milletler yaptırım rejimi 

FATF Türkiye’nin bu konularda FATF ile birlikte çalışmayı taahhüt ettiğini ve bahsedilen konulardaki eksikliklerin giderilmesi için çalışacağını vaat ettiğini de ayrıca belirtti. 

Yukarıda da bahsedildiği gibi Türkiye'nin FATF ilkeleri ile uyum konusunda mevzuat ihtiyacı yok denecek kadar azdır ve eksiklikler çok kolay giderilebilinir.  Sorunun temeli uygulamadaki eksikliklere dayanmaktadır.

FATF Kararının Muhtemel Sonuçları


FATF’in kararı özellikle finans kurumlarımızın uluslararası finans kurumları ile ilişkilerini zorlaştıracaktır.  Ayrıca, Türk vatandaşlarının ve kurumlarının yurtdışında banka hesabı açmalarından, yatırım ve ticari faaliyetlerde bulunmalarına varan muhtelif faaliyetlerinde önemli güçlükler çıkmasına sebep olacaktır. Zira, bu karar tüm kurum ve kuruluşlarımızı ve vatandaşlarımızı adeta potansiyel suçlu konumuna itmiştir.  

Uluslararası bankalar ve kurumlar herhangi bir “itibar riski” (reputational risk) ve potansiyel cezalarla karşılaşmamak için Türk vatandaşları ve kurumları ile iş yaparken azami dikkati sarf edecek, kimi zamanda çekinecektir.  Nitekim, IMF tarafından Mayıs 2021’de yayınlanan bir çalışmada gri listeye alınan ülkeler sermaye girişlerinde büyük düşüşler yaşandığı gözlemlemektedir (Bkz. Mizuho Kida and Simon Paetzold, The Impact of Gray-Listing on Capital Flows: An Analysis Using Machine Learning, IMF Working Papers, May 2021)


Video anlatım için


Podcast Spotıify

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Düşük kur rekabet gücümüzü artırdı mı?

Türkiye Neden Gri Listeden Çıkarılmadı ve Ne Yapması Gerek?

Bankalar istediklerine istedikleri kadar kredi verebilirler mi? Kredi Riski, Büyük Krediler, Limitler ve Denetim